Sevgi hem
neden, hem sonuç. Tesbihin imamesi gibi, hem baş hem son.
Çünkü sevgi,
yaratılışın amacı. Amaç hem ilk neden, hem vasıl olunan, elde edilen netice
değil midir?
Tıpkı ağacın
meyvesi gibi. Meyve hem ilktir, hem son. Başlangıçta bir meyvenin çekirdeği
vardır, çatlayıp, çatallaşan. Bir yandan kara toprağa kök salıp, bir yandan
berrak semaya dallarını yayan. Yeşerip, geliştikten sonra, yine meyvedir
verdiği, çünkü, amaç da en başta meyveydi. Kainat da o Habib meyvesini vermek
için, muhabbet tohumundan yaratılmıştı.
İslam inancımıza göre yaratılmışların
ilki “nûr-i Muhammedî”dir. Bir gün Câbir r.a. Peygamber Efendimiz’e
gelerek:
“−Anam babam
sana fedâ olsun yâ Rasûlallâh! Bana ilk yaratılan şeyin ne olduğunu bildirir
misin?” diye sormuştu. Rasûlullâh efendimiz:
“−Ey
Câbir! Allâh Teâlâ, her şeyden önce senin peygamberinin nûrunu zâtının nûrundan
yaratmıştır…” cevâbını verdiler. (Bkz.
Aclûnî, I, 265)
O “Nur”da;
bütün varlık, birdi; tıpkı; Yaratıcı’nın “ol” sözüyle çatlayıp, çatallaşmış;
filizlenip çokluk ağacını meydana çıkarmış tek bir tohum kadar bir.
Sonra bu
nurdan melekut ve ruhlar alemi; bütün yaratılacakların yazılı olduğu kader
defteri ve onu yazan akıl kalemi, ve en nihayet içinde bulunduğumuz maddi
evrene kadar alemler yaratıldı.
Alemler bir
birinden çok farklıydı; ama tamamen kopup ayrılmadılar; birlik içinde
düzenlendiler. Gök yeri bürüdü, zaman denen kalemle suretleri çizdi, emre uygun
olarak biçim verdi. Yer insan için tefriş edildi, nakışlandı, eğitim
materyalleriyle düzenlendi.
İnsana
çeşitli deneyimler yaşatacak, okunup manası çözülecek, üzerindeki harikalarla
şaşırtacak, düşündürecek her şey vardı artık. Artık zamanı gelmişti, insanın
yaratılması için her şey hazırdı. Ve insan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder