Hz Muhammedin Annesinin Ölümü



Annesini kaybedişi

Annesi Amine; genç yaşta dul kalmış, köyünün özlemini çeken, garip bir kadıncağızdır. Yaşlı bir bilge olan kayın pederi Abdulmuttalib’in desteğiyle hayatını sürdürmekte, yetim Muhammed’inin sevgisiyle avunmaktadır. Oğlunun güzel huyu ve akıllılığı onun tek umududur. Zaten doğumu sırasında kendisine görünen garip şeyler, o çocuğun sıradan biri olmadığını belli etmektedir.
Annesi Âmine, henüz altı yaşındaki küçük Muhammed’ini babasının kabrini ziyarete götürdü. Beraberinde câriyeleri Ümmü Eymen de bulunuyordu. Peygamber efendimiz Medîne’deki dayılarının evinde bir ay kaldılar.

Burada dayılarının çocuklarıyla beraber sokakta oynarken ilginç bir olay yaşamıştı:
“Yahudilerden birtakım kimseler yanıma gelirler, bana bakar dururlardı. (İbn-i Sa’d, I, 116) Yine birgün Yahudilerden bir adam bana dikkatli dikkatli baktıktan sonra dönüp gitti. Yalnız bulunduğum bir günde tekrar yanıma gelip:
−Ey çocuk! Senin ismin nedir? diye sordu.
−Ahmed! dedim. Sırtıma baktı, peygamberlik mührünü görünce:
−Bu çocuk, bu ümmetin peygamberidir! dedi.
Dayılarım da durumu anneme anlatınca, annem benim için endişelenmeye başladı. Bunun üzerine Mekke’ye dönmek üzere Medîne’den derhâl yola çıktık.” (Ebû Nuaym, Delâil, I, 163-164)
Fakat yolda Amine hastalandı. Küçük oğlunu bırakıp ölecek miydi; onu yanına çağırıp, son kez sarıldığında, yürek dağlayan son sözlerini söyledi. 
-Allâh seni mübârek kılsın! Eğer rüyâda gördüklerim doğru çıkarsa, sen Celâl ve İkrâm Sâhibi Allâh tarafından Âdem oğullarına helâl ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin. Allâh seni, putlardan ve putperestlikten de koruyacaktır.
Her hayât sâhibi ölecek. Her yeni eskiyecek. Her büyüyen fenâ bulacak, yok ola­cak. Ben de öleceğim fakat ebediyen yâdedileceğim. Çünkü temiz bir evlât dünyaya getirdim ve arkamda hayırlı bir hâtırâ bırakarak gidiyorum!..” (Diyârbekrî, I, 229-230; Kâmil Mîras, Tecrîd Tercümesi, IV, 549)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder